Çalışmalarına 06 / 01 / 1994 yılında başlanıp , 01 / 05 / 2005 yılında açılışı gerçekleşen, 40.000 metrekarelik alan üzerine kurulu EKO PARK dünyanın ilk flora-herpetofauna (bitki, sürüngen ve amfibi) doku minyatür çalışmasıdır. Eko park ülkemizde ve dünyada soyları ve türleri yok olma tehlikesi altındaki sürüngenlere ve bitkilere bir anlamda ev sahipliği yapmaktadır. İnsanlık bir yandan doğal dokuyu hiçe sayarak yağmalarken bir yandan da onun içinde var olan milyarlarca mikro canlıyı ve yüz binlerce makro canlıyı katletmektedir. Bu yüzden otuzaltı yılını sürüngen araştırmalarına veren Selami Tomruk Antalya Tekirova’da on yıl boyunca süren aralıksız çalışmalar sonucu dünyada başka bir eşi bulunmayan bu doğal parkı ülkemize ve dünyaya kazandırmıştır. İsterseniz böylesine güzel bir çalışmayı bizlere kazandıran Selami Tomruk’u daha yakından tanımak için özgeçmişine bakalım..
06/01/1947 yılında Lüleburgaz’da doğan Selami Tomruk’un yılanlarla tanışması henüz çocuk olduğu altı yaşına rastlamaktadır.1968 yılından itibaren sürüngenlerin iç ve dış anatomileri üzerinde araştırmalara başlayan, Sofya Üniversitesinde herpotoloji dalında eğitim alıp, 1977 yılında Avusturya Viyana Üniversitesinde eğitimini pekiştiren Tomruk kendi ekibi ile birlikte dünyada herpetofaunası zengin olan kıtalarda çalışmalarına devam etmiştir. Bu çalışmaları sırasında sürüngenlerden alınan kan örnekleri sayesinde mevcut alt türlerin tespitine son derece önemli katkıları bulunup,1985 yılında Türkiye’nin herpetofaunasının çıkarılması için çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Bütün bu araştırmaların sonucunda, türleri hızla tükenen ve tehlike altında olan sürüngen ve amfibileri çok geç olmadan kontrol altına alıp, hızla tükenen herpetofaunaya yardımcı olmak amacıyla “ekopark” fikrini uygulamaya koyulmuştur. 1994 yılında çalışmalarına başlanan Tekirova’da ki 40 dönümlük doku minyatürü örneğini aralıksız sürdürdüğü on yıllık bir çalışma sonucu büyük ölçüde tamamlayan Tomruk 20 Milyon Dolara mal olan parkı,1 Mayıs 2005 tarihinde açılışını yaparak Türkiye’ye ve de tüm dünyaya kazandırmıştır.
Ekopark, doğal dokuyu oluşturan sürüngen ve amfibi dünyasını zenginleştirmeyi başarmıştır. Park 360 bin kök şifalı bitkiyi,bir buçuk milyon kaktüsü, 3500 yılanı, onbinlerce kurbağa ve kertenkeleyi barındırmaktadır.
SÜRÜNGENLERDEN; Ülkemizin sınırları içerisinde bulunan zehirli, zehirsiz tüm yılan türleri, bukalemunlar, kertenkele türleri ile amfibiler bulunmaktadır. Ülkemiz sınırları dışından getirilen piton yılanları, mercan yılanları, boa yılanları, yine boa ailesinden olan anakondalar, zehirli yılanlardan engerekler, kobralar, mambalar, çıngaraklı yılanlar, dev varanlar, timsah türleri ve pek çok kaplumbağa türü bulunmaktadır
BİTKİLERDEN ; 360 bin kök şifalı bitkinin yanı sıra , dünyanın tropik ve yarı tropik kuşaklarından getirilen binlerce egzotik bitki ve ağaç türleri yer almaktadır.
Alternatif turizm anlayışına sunulan yüksek standartta bir hizmet olan EKO PARK hem Türkiye’deki hem de dünyada 36. güney ve kuzey paralel içerisindeki tehlike altında bulunan türleri koruma altına almıştır. Parktaki gezinize eşlik eden eğitimli rehberlerin verdiği bilgiler, sürüngenleri ve amfibileri hem daha yakından tanımanızı hem de doğal dokunun önemini kavramanızı sağlıyor. Bir çok misyonu da beraberinde üstlenen Eko parkın tüm dünyanın dikkatini çekmek istediği konular ise şu şekilde sıralanabilir;
1.Kontrolsüz betonlaşma
2.Kimyasal Tarım
3.Tatlı ve tuzlu suların kirlenmesi ve israfı
4. Endüstriyel Kirlilik
5.Yok edilen yaban hayatı
6.Pet Shoplardaki yaban hayvanların ticareti
7.Doğanın yağmalanması
8.Lüks Tüketim
9.Bilinçsiz ve yanlış çevre düzenlenmesi
10.Doğal dengelerin insan eliyle bozulması
Yabani dokunun insan eli ile korunmasına öncülük eden EKO PARK, yerli ve yabancı ziyaretçilere mevcut flora ve fauna dokusu hakkında bilgi vererek insanlarla sürüngenleri bir araya getirmektedir. Ayrıca sürüngenlere ve örümceklere karşı fobi tedavileri de yapılan parkta bugüne kadar bildiğimiz demir kafesler arasında dolaşılan hayvanat bahçesi anlayışının sona erdiren bir görüşün de öncülüğünü yapmaktadır. Bütün bunların yanı sıra EKO PARK’ın yakın gelecekteki planları ise şunlardır:
EKO PARK’ları Türkiye sınırları içerisinde dört ayrı ana bölgede toplamak
Dünyanın ilk sürüngen iskeletleri müzesini açmak
Zoolojiye ve herpotolojiye yardımcı olacak bilgi bankasını kurmak
Tarantula örümceklerine doğal mağaralar yapmak
Akdeniz memelilerine kıyı şeridinde kara ile bağlantılı doğal akvaryumlar yapmak
Herpetolojik çalışmalara hız kazandırmak için kromozom, keratin, toksin, DNA ve morfololojik çalışmalara hız verecek laboratuar kurmak
Akdeniz kıyılarına gelen Caretta caretta deniz kaplumbağalarına doğal ortamlar hazırlayarak geçici üretim yerleri hazırlamak
Devletten kiralanması düşünülen 5.000 dönümlük kıyı şeridi tepelerindeki tek tip orman dokusunu yörenin diğer bitki ve ağaçlarıyla zenginleştirerek plantaj orman haline getirmek ve bu plantaj ormana yine bölgede yaşam alanları daralmış olan yaban hayatın ( yaban domuzları,yaban keçileri,porsuklar,kokarcalar,sincaplar,tilkiler ile kanatlılardan keklik sürüleri,şahin,atmaca,baykuş ve yarasalar) doğal alanlar kazandırmak.
İlkokul çocuklarına kış aylarında eğitim veren EKO PARK’ta daha geniş bilgi almak isteyen ziyaretçilere de sinevizyon eğitim salonunda bilimsel çalışmalardan kesitler sunularak yardımcı olunmaktadır. Önümüzdeki yıl dünya farmakologlar, biyologlar ve herpetologlar toplantılarını organize edecek olan EKO PARK çok kısa bir süre içerisinde ülkemiz sınırlarını aşarak dünyanın odağı haline gelmiştir.
Ziyaretçilerin her türlü güvenliğinin de düşünülüp kontrol altına alındığı parkta, uzman sağlık ekipleri ziyaret saatleri boyunca ileri teknoloji ürünü donanımlarıyla sürekli hizmet vermektedirler.
Muhtemelen birkaç ciltlik bir kitap serisinin bile bize tanıtmaya yeterli olamayacağı dünyanın doğal dokusunu tanımak ve önemini kavramak adına ülkemiz şartlarında bu son derece cesur ve öncü atılımı desteklemek, hem bizden sonra ki neslin de bu yapıyı görerek ve inceleyerek öğrenmesini hem de en az bizim kadar bu dünya üzerinde yaşamaya hakkı olan bu canlıların soylarını sürdürmesi adına son derece önemli ve gereklidir. Hatta daha şimdiden kendi habitatını oluşturmaya başlayan park, yukarıda ki cümlenin sadece satır doldurmak adına yazılmadığını da kanıtlamaktadır.
Asla ve hiçbir zaman geç kalmış sayılmayız. Bugün yaşadığımız dünyanın bizden sonraki nesillere teslim etmek üzere sahip olduğumuz bir emanet olduğunu aklımızdan çıkartmamalı ve ondan geriye ne kaldıysa korumak ve geliştirmek adına elimizden gelen her türlü çabayı ve fedakarlığı göstermeliyiz. EKO PARK bu hassasiyeti gösterebileceğimiz son derece değerli bir hazine olarak üzerimizde parıldamaktadır ve eğer dünya üzerindeki tek örnek olduğunu da düşünecek olursak ne kadar şanslı olduğumuzu da asla unutmamalıyız.
Hepimizin, canlı olan her şeyin yaşamaya hakkı vardır. Gelin bu hakkı, hakları ellerinden alınmış olan türlere geri verelim.
|